Kelimeler

10 Ocak 2011 – 22:45 -

YEREL KELİMELER

A
Abara              : Değirmene su akıtan oluk

Abbağ             : Çok beyaz

Abi                  : Ağabey.

Acar                : Yeni

Acimcik           : Çok az

Adı batası        : Domuz

Alaf şalaf          : Gerekmez ot topluluğu

Ağaz                : Hayvanların ilk sütü

Ağal                 : Bahçe ve ekin kenarını çalıyla çevirme.

Ağar                : Ağır

Ağca                : Pamuk ipliğinden dokunan ve üzerine hassas şeyleri (bulgur, pamuk vs) sererek kurutmak için kullanılan yaygı.

Ağzıcığı yumulasıca:Ölesice

Ahacıka           : İşte

Ahancık           : İşte bu…

Akaba             : Eğim, meyil.

Alaancık          : Gittiği yeri kızartan bir karınca türü Aartı: Ayran, yoğurt ve süt için kullanılır.

Amanat            : Emanet.

Alafa gitmek     : Düşünmeden gitmek.

Alemençik        : Serçeye benzer bir kuş

Aleverti            : Boşu boşuna

Aleyciği            : Hepsi

Aleyçik            : Çadır, çadır kurulan yer.

Aleyçik            : İşçi ya da yayla çadırı

Alkış verme      : Dua etme.

Amanat            : Emanet

Anaç                : Tavuğun yaşlısı

Anaç                :Yaşı ilerlemiş,gözü açılmış

Andız               : Bir tür ağaç

Angara             : İmece.

Annac              : Karşı yamaç

Anşa                : Ayşe

Apışma            : Durup kalmak (bir durum karşısında)

Arısilli              : Tertemiz

Arnı Sakar       : Alnının ortasında beyaz

Arzılar              : Arzular.

Asbap              : Giysi, çamaşır

Aşşa                : Aşağı

Aval aval          : Şaşkın şaşkın

Avarlık             : Ticari olmayan sebze bahçesi.

Avcar              : Dolma tüfekleri atışa hazırlamak için kullanılan, kapsül, saçma, barut, kurşun vs. nin tamamına denir

Avırt                : Yanak

Avrat               : Kadın, eş, karı.

Ayam ayama dolaşıyor : Başım dönüyor, halsizim

Ayaz                : Soğuk.

Aydöşşeğe       : Bir bitki türü

Ayı tapı            : Bir bitki,eğrelti otu

Aykırı              : Tam tersi, aksi

Azarlamak       : Kızmak.

Azzık               : Yiyecek.

 

B

Bacanak          : Hanımın kız kardeşinin kocası.

Baldır               : Bacak.

Baldırcan         : Patlıcan

Baldız              : Hanımın kız kardeşi.

Balk                 : Yıldırım

Bambıl             : Kokusu kötü bir böcek.

Baştangara       : Bir çeşit serçe

Bayır                : Eğimli ve ağaçsız yer.

Bazlama           : Yufka ekmeğin biraz kalın olanı: Sıcak bazlamanın yenilmesi çok hoştur.

Bedirik              : Çeyiz anlamında kullanılan bir söz

Bel                   : Toprak kazmaya yarayan ucu sivri kürek

Belcene            : Kurutulmuş incir.

Belemek          : Sarmak.

Belleme            : Atların semer veya eğeri çıkarıldıktan sonra üşümemesi için sırtına bağlanan keçe veya kalın kumaştan örtü.

Bellemek          : Öğrenmek,  Toprağı kazmak.

Berk                : Çok sıkı, fazla..

Beşirikli            : Elinden iyi iş gelen, eline çabuk.

Beleş               : Bedava.

Bıldır                : Geçen sene

Bılız                 :Yaramaz çocuk.ermeni çocuğu

Bibi                  : Hala.

Bider               : Tohumluk

Birti                 : Biraz

Bisseel. bissehel: Biraz sonra Sen otur, baban bisseel gelir.

Bişet                : Bir şey

Bişme              : Güveç

Bişşek              : Yayıkdaki ayranı karıştırmaya yarayan çubuk.

Biyaktan          : Az önce

Bocit                : Sürahi.

Boduk             : Camuz yavrusu

Boğasak          : Çiftleşme zamanı gelmiş dişi inek.

Bohça              : İçinde giyecek vs. dolu kalın bez.

Bor                  : Ekin tarlaları arasında ekilip sürülmemiş   otu   bol olan yer

Bostan             : Bağ, bahçe.

Bostan             : Salatalık

Boz                  : Kül rengi.

Börk                : Takke

Börkenek         : Kapşon

Bukağı              : Hayvanların hızlı koşmasını önlemek için iki ayağını birbirine bağlayan ip veya demir halka.

Buncaaz           : Bu kadar, Bu kadarcık.

Buncalı : Bu sefer

Bunmuak         : Bunalmak.

Burgu               : Ucu kıvrık ve keskin bıçak.

Buzağı              : İnek yavrusu

Buzalamak       : İneğin yavrulaması.

Bülük               : Erkek çocuk pipisi

Bük                 : İçine girilemeyen çalılık

Büvelek           : Bir çeşit örümcek türü,hayvanlara iğne atar

Büvet               : Su göleti

C

Caalak             : Çağlayan

Cağlak             : Akarsuyun ani eğim nedeniyle hızlı aktığı yer. Şelale kadar dik değil.

Calap               : Sulu kar

Callak              : Olgunlaşmamış karpuz, kavun.

Cangama         : Laf kalabalığı

Cardın             : Büyük fare.

Carsa               : Bir kumaş türü

Cascavlak        : Üzerinde hiç birşey olmayan,  kel.

Cavlak             : Soyulmuş, kel

Caygara           : Pınar, kaynak.

Cebelleşmek    : İnatlaşmak.

Cec                 : Samanından ayrılmış fakat elenmemiş tahıl yığını.

Cecit                : Yepyeni, pırıl pırıl

Ceflin               : Açılmamış tavuk

Cehez              : Çeyiz

Cıba                : Domuz yavrusu

Cıbıdığı çıkmak: Çok ıslanmak

Cıdır                : Böğürtlen çalılığı

Cıkıl                 : Madeni para

Cıkla                : Tamamen

Cılk                 : Bozulmuş yumurta

Cıllcı                : Kavgacı, oyun bozan

Cıllımak           : Oyun bozmak.

Cır                   : Aman dil eme k.

Cırlavuk           : Ağustos böceği

Cırrık               : Bir çeşit kuş türü

Cırtatan            : Tohumlu bir çeşit bitki

Cırtbağ            : Bir çeşit serçe

Cırtık               : Tırnak izi

Cıvık                : Sıvı, katı olmayan

Cızzan              : Tahtaravelli

Cızzık              : Çizgi

Cibiliyetsiz        : Geveze, yaramaz, iyilik bilmez

Cilbirti              : Maki bitkisi çeşidi

Cilkes              :Tamamen

Citil                  : Küçük helkecik

Coruk              : İşe yaramaz

Cukkuşu          : Baykuş

Culluk              : Hindi

Cura                : Kısa  boylu

Cuvara             : Sigara

Cücük              : Civciv

Cüllüp              : Hartlap ağacının meyvesi.

Cüvab              : Cevap

Ç

Çağıl                : Genellikle tarlaları temizlemek için toplanan taş yığını.

Çaman             : Közde pişmiş et

Çanak              : Yolların çakıştığı yer.

Çandır             : Melez

Çardak            :Yaylalıklarda kullanılan kamelya.

Çarpana           : Kuş avlamak için kullanılan lastiklerde,içine taş konulan deri bölüm.

Çatalavrat        : Bir böcek türü

Çebiç               : Oğlağın büyüğü

Çebiş               : Teke

Çekke             : Çekirge

Çelik                : Ölçek

Çellik               : Tahtadan yapılmış 15-20 kg. Buğday alabilen tahıl ölçeği.

Çeltik               : Pirincin tarladaki hali

Çen                 : Cevizin yarısı.

Çepel               : Bulaşık

Çeten               : Traktörde römorkun üzerine tahtalarla ilave yapılmış şekli(Bir çeten saman aldık)

Çetil                 : Fidan

Çevlik                          : Akarsu yatağında bazı büyük virajlar nedeniyle suyun bir süre ters akıp tekrar yatağa doğru döndüğü yer

Çılbır                 : Yumurtayla yapılan bir yemek türü.

Çınkı                 : Tutam

Çıtımık : Menengiç.Bir bitki

Çıtırık              : Kırılması zor olan(Bu ceviz çok çıtırık)

Çiğit                : Pamuk tohumu

Çimmek          : Yıkanmak

Çinçik              : Serçe

Çinke               : Küçük parça

Çiriş                 :Yaylada yetişen bir çeşit bitki,ot

Çirpeden          : Bir anda

Çitil, Bocit        : Sürahi

Çitil                  : İçi kalaylı küçük bakır bakraç, 1 litre su alır.

Çitlik                : Tarla ve bahçelerin kenarındaki çitleri örmek için kullanılan çalılar.

Çont                : Taşlarla oynanan bir oyun

Çotul               : Ağacın kollarının ilk ayrıldığı yer.

Çömçe             : Büyük tahta kaşık. Yannıktan iki çömçe ayran al.

Çul                   : Keçi kılından dokunan ve yaygı olarak kullanılan düz ve desensiz dokuma.

Çüven              : Davulun tokmağı

D

Dağdağan        : Tohumlu bir ağaç

Dalaykırı          : Yukarı doğru.

Dalgeçir           : Cepken

Dam                : Ev.

Damızlık           : Tohumluk

Dandik             : Dolma tüfeğin kötüsü.

Dantil               : Dantel

Darbız              : Tarlanın nemini alması

Davış                : Küçük bir hareket, kıpırtı.

Dayak durmak  : Payandalık yapmak. Dayak durda şu unlukları beygire yükleyelim.

Dayramak         : Eskimek

Debiyak            : Az önce.

De hele            : Başla bakayım.

Değilcikden      : Mahsustan.

Değne               : Bak.

Dellenme           : Delilenme

Demlik               : Sürekli, dönmemek üzere

Depik                : Tekme

Depki                : Tarhana aşı karıştırmaya yarayan aygıt

Deşirmek          : Toplamak.

Devlisigün          : Bir sonraki gün.

Devrede            : Devirde

Devrikisinde       : Ötekisinde

Dezze               : Teyze

Dıkıl                  : Gir.

Dıkılmak           : Girmek

Dıkız                 : Fazla,taşkın

Dırgıl dırgıl         : Yarık yarık

Dibek                 : Büyük taş

Digrak                : Sıkı

Dikeç                 : Çitler için kullanılan ağaç kazıklar. Bahçenin ağılı için bir yük dikeç gerek.

Dil                      : Anahtar

Dilbaz                : Güzel konuşan.

Dillemek             : Kilitlemek

Dinei                   : Dur.

Diniyele               : Dinle hele

Dipili düşmek       : Aniden ortaya çıkmak.

Dirgen                 : Ekin sapını patosa atmaya yarayan alet

Dirizelinç Etmek   : Can Çekiştirmek

Dombalak           : Takla.

Donuktu             : Durdu.

Dombalak           : Takla

Don kazanı         : Büyük bakır kazan

Don yumak        : Çamaşır yıkamak. Deri(Perşembe) günü anam don yuyacak.

Don                   : Külot

Döğme              : Pilav, maraş tarhanası ve aşure yapımında kullanılan değlipte dövülmüş buğday.

Döl                    : Oğul.

Dölek                : Çevreye göre düz yer. Bir dölek yer bul da çadır kuralım.

Dön karacaoğlan dön : Bir çesit bitki , ot.

Duak                 : Duvak

Dud                   : Dut

Dulad                : Rüzgarın ulaşmadığı yer

Duluk                 : Bir şeyin yan tarafı. Daha çok binaların yan tarafı ve insan yanakları için kullanılır.

Dunukuyor         : Dökülüyor

Dutmaç              : Bir yemek türü,hamurdan yapılır

Düneklik             : Kümes

Dürcü                 : Dünürcü

Düşek                 : Tarla payı

Düve                   : Doğurmamış dişi sığır.

Düvecek              : Sarımsak döven tokmak

E

E                     : İyi

Ebelik              : Ot

Ebire                : Be adam

Ede                  : Erkek kardeş, abi.

Eğrelti              : Meşe ağacı

Ehliyel              : Aile bireylerinin toplamı

Ehliz                 : Ehil.

Ehmet              : Ahmet

Ekseri              : Genellikle.

Ekti                 : Küçükken ölüm veya başka nedenlerle annesinin sütü ile beslenemeyen insan veya hayvan yavrusu.

El ileheni          : Alttan yukarı genişleyen üzerinde delikli kapağı bulunan ve üzerinde el ayak yıkanan leğen.

Elbir                 : Elçi, işbirlikçi.

Elefetsiz           : Manasız.

Eletmek           : Ulaştırmak

Ellehem            : Herhalde

Ellengeç           : Yengeç

Ellik                 : Ekin biçerken parmaklara takılan tahta koruyucular.

Elllehem           : Sanki, herhalde

Emenmek         : Utanmak.

Emilik              : Yeni doğmuş keçi yavrusu Bizim iki emiliğimiz oldu.

Emmi               : Amca

Encik               : Köpek yavrusu.

Enis                 : Aşağı doğru meyilli

Eniş                  : Rampa

Erlik Gavırı        : Ermeni

Eses                 : Esans

Esga                : Ateşli odun.

Essah mı          : Sahi mi

Eşep                : Eşarp

Eşgere             : Apaçık.

Et keseri          : Başka yerlerde  satır diye  adlandırılan  ve et kesmede kullanılan alet.

Evenim : Efendim

Evlek               : Tarlaya hat çekilmesi.

Evreğec           : Yufka ekmeği pişirirken sacın üzerinde çevirmek maksadıyla kullanılan ince uzun tahta parçası.

Evseme            : Savurarak eleme işi

Evsin                : Bir yerde bekleyerek avların buluduğu yere gelmesini isteyen avcıların içinde beklediği gizlenilmiş yer.

F

Fak                  : Tuzak

Fakı                 : Hoca

Fallik               : Yaramaz, ahlaksız.

Fanilye            : Kazak

Farsak             : Kirli

Fas                  : İçi boş

Fasari              : Boş iş

Fedik               : Haşlanmış buğday

Fel fel              : Tir tir.

Felan               : Tarlanın tohum ekilmeden önce sürülmesi

Fıldırmak         : Fırlatmak

Fırıştak            : Topaç

Filtik Filtik        : Parça parça.

Firez                : Kurumuş ekin kökü

Firik                 : Olgunlaşmamış olan

Fistan               : Kadın elbisesi

Fol                   : Tavuğun altına konan yumurta

G

Gabir               : Kabir.

Gaçamak         : Mısır unundan yapılan bir tür yemek

Gada               : Sıkınta, Tasa

Gadasını almak:Dertlerini almak.

Galiç                :Ot biçecek küçük tırpan

Gallep              : Güvercin

Gallep              : Güvercin Çocuklar gallep avına gitti.

Galli                 : Sincap

Gallin               : Pipo

Galtak              : Kötü, yaramaz kadın

Gamga             : Ağaç kabuğu

Gampık            : Ağaç kabuğu

Gancık             : Dişi köpek.

Gapgacak        : Mutfak eşyası

Gapıt               : Pardüsü.

Gaplık              : Raf

Garaa              : Ağacın dalını eğmeye yarayan çatal

Garaböcük       : Domuz

Garangaz         : Yaşlı ağaç

Garanışmak      : Havanın kararması

Garbi   yeli        : Bir   bölgede   esen   hakim   rüzgar.   Genellikle güneybatıdan eser ve

harman savurmada kullanılır.

Garbi yeli erken çıktı da harmanın savrulması çabuk bitti.

Garı                 : Yaşlı

Gasbalık           : Kapı

Gasıl                : Hayvanlara yeşil ot olarak yedirmek için ekilen arpanın başak çıkarmamış

hali.

Gasıl                : Otundan yararlanmak için ekilmiş arpa

Gaspalık           : Bahçe kapısı

Gaşşak             : Sık

Gavut               : Yalan

Gaygana           : Tavada, sahanda yumurta. Yemek yoktu, misafirlere gaygana yaptım.

Gazzık              : Kazık

Geçek              : Yol

Geçgele           : Tahtadan yapılmış ve üzerinde yük taşımaya yarayan aygıt

Geliç                : Ot

Gem                : Atları kontrol için yularla birlikte ağzına takılan madeni parça.

Gem                : Döven, harman sürme aleti.

Gem                :  Hayvanların ağzına vurulur.ekin sapını ezıp tanelerini ayıran, altıkeskin

taşlarla bezenmiş kalas.

Gıcır gıcır          : Yeni

Gıcırtı               : Kapı sesi.

Gıç                  : Ayak

Gıçıırık             : Kıçıkırık

Gıgırmak          : Ötmek.

Gır                   : Sarıya yakın renk.

Gırat                : Ölçü kabı

Gırklık              : Keçi, koyun yüyü kesmeye yarayan makas

Gısırak             : Kısrak

Gıska               : Ekilecek soğan

Gısmık             : Cimri

Gıtgırtı              : Tırtıl

Gıv etmek        : Takip etmek.

Gıvrışık             : Kıvırcık

Gıyık                : Büyük iğne, çuvaldız

Gıyık                : Çuvaldızın büyüğü

Gıyırgan           : Küçük ağaç parçası,kıymık

Gıylı gıpılı durmak: Sessiz sedasız durmak,

Gızılbacak        : Bir bitki

Gızınmak          : Isınmak

Gicişmek          : Kaşınmak

Gocabaş          : Şeker pancarının patetes kısmı

Gocunmak       : Alınmak

Goddik            : Ukala,ufak

Golan               : Kıldan yapılmıış halat

Goncolos         : Canavar, ayının büyüğü,gulyabaninin küçüğü

Gonursu           : Yanmış kıl tozu

Gook               : Ağaç oyuğu

Gopmak          : Koşmak

Goruverişin      : Bırakıverince

Goz                 : Ceviz

Gozan              : Kozan

Gö                   : Yeşil.

Gö                   : Yetmemiş

Göbelek           : Mantar

Göde               : Şişman

Gökgüdü          : Bir serçe türü

Gölük              : Kötü cins at

Gön                 : Deri

Görümce          : Kocanın kız kardeşi

Grat                 : İki çelik ölçeğe bir grat denir.

Gubarmak        : Hava atmak

Gubarmak        : Hindi, horoz gibi bazı kuşların tüylerini kabartarak kasılması.

Gulunç             : Kürek kemiği

Gunduz            : Kedigillerden bir kedi

Gungulu gook  : Bir böcek

Gunnacı           : Yavrulayacak hayvan

Gunnamak       : Kedi ve köpeğin yavru

Gurk                : Kuluçkaya yatmış tavuk

Gurmut            : Bir ahlat türü.

Gusana            : Altı yedi litrelik ağzı yayvan bakır ve kalaylı su ve süt kabı.

Guzluk             : Küçük baş hayvan ahırı

Güccük            : Küçük

Gümbür           : Yayık

Günden yazı     : Günden tarafı.

Gürben            : Kutlama

Gürgene           : Bir ağaç

Güzlek             :Yaylalık

H

Haası               : Hangisi

Habban            : Kuş tutmak için yapılan tuzak

Haçan              : Ne çabuk.

Hakına             : Oğlakla keçi arası dişi keçi. İki hakınamız var seneye süt veriler.

Hakına             : Doğurmamış keçi

Halbır              : Kalbur, kasnağa takılı deri liflerinden yapılmış eleme kabı.

Halva               : Helva

Ham                : Olgunlaşmamış.

Hamıt               : Atın boynuna takılır.

Hamlamak       : Yorulmak

Hamut              : Atların pulluk ve gem çekmesinde boynuna takılan

Hamzan           : Çiriş otunun kökünün tozundan yapılan hamurdan elde edilen ve teryağı

sakalamada kullanılan kap.

Haral               : Büyük çuval

Hardalatsız       : Biçimsiz

Hareni : Orta Kazan

Harlamak         :Yorgunluktan nefesi taşmak

Harnıp             : Bir ağaç türü.

Harnıp             : Keçi boynızu

Hartlap            : Bitki

Hasan ka         : Hasan Kâhya

Hatça               : Hatice

Hatırıp : Sabanla ilgili

Hayıf                : İntikam

Hayma             : Gölgelik amacıyla ağaçtan sundurmalar ve onun üzerine atılan dallardan

oluşan barınak

Helik                : Küçük taş parçası

Helke               : Su kabı, ova

Heral               : Herhalde

Herif                : Bey

Heril                : İpek

Hetif                : Üzümün döküntüsü

Hıllangaç          : Salıncak

Hıltan               : Kürdan

Hırsunmak       : Hor görmek

Hıvladmak       : Ürkütmek

Hiza                 : Yan yana, aynı paralelde olma hali.

Hobilik             : Yuvarlak

Hola                : Fol

Holungu/Tolungu  :Daha çok yüksek ağaçlardan (ceviz gibi) erişilemeyen meyveleri

düşürmek için kullanılan 1m uzunluğunda odun parçası.

Honturuş          : Biçimsiz

Horalı               : Komik

Horanta           : Kalabalık

Horum             : Susam bitkisinin bağlarından oluşan piramit şeklindeki yığın.

Hota                : Kabadayı.

Hozak              : Ham incir meyvesi

Hölümek          : Bazı tohumları tarlaya ekmeden önce ıslatmak.

Hölümek          : Buğdayı suyla karıştırmak.

Höörmek          : Yüksek sesle ağlamak.

Hörtük              : İşe yaramaz

Hörtük              : Argo bir beddua

I

Icıcık               : Çok az

Irahmatlık         : Rahmetlik, ölü

Irbık                : İbrik.

Irgat                 : İşçi.

Irızık                : Rızk

Isdar                : Çul, çuval, kilim dokuma tezgahı.

Işgın                 : Bitki ve ağaçların filizi.

Işgın                 : Filiz.

Işgıye               : Eşkıya

Işımadan          : Sabah olmadan

İ

İbili                  : Bir kuş

İdare                : Lamba , aydınlatma aracı

İğlemek            : Zayıflamak

İğdiş                : Erkekliği alınmış teke

İkan                 : İken.

İliksiz               : Yaramaz, geveze

İnne                 : İğne

İnnelik              : Bitki

İpissiz              : Kimse yok

İrellek              : Daha sonra, ileri tarafta

İrkme               : Biriktirme

İsilik                 : Vücudun değişik yerlerinde oluşan kızartı İrişgit: Et sucuğu.

İta                    : Un koyulan sofra.

İtburnu             : Kuşburnu

İtee                  : Ekmek yaparken üzerine un konulan büyük ve kalın bez

İteğe                : Ekmek yaparken hamur tahtasının altında kullanılan ve üzerine un dökülen

pamuk ipliğinden sık dokunmuş yaygı

İvil İvil              : Telaş içinde

K

Kakılı               : Oldukça   fazla.

Kalbur             : Buğday eleği.

Kamgı              : Ağaç kabuğu .

Kâmun             : Geyik sırrı

Kanalga           : Konaklama yeri.

Kapız               : Taşlık arazi

Karaaş             : Kara kış.

Karaböcük      : Domuz

Karadul           : Bir böcek

Katıklama        : Ayranla herhangi bir şeyin karıştırılmış hali

Kav                 : İnce deri.

Keeni               : Küçük çapa

Kele                : Bayanlar için bir hitap sözü

Kellenkeste      : Kertenkele

Kemın              : Kimyon

Kenger            : Bir bitki

Kepir               : Kayalık yer

Kepmek          : Yıkılmak

Kerevet           : Sedir

Keri                 : Sonra

Kertik              : Çentik

Kertiş              : Kertenkele

Kesge              : Ocakta yarısı yanmış odun parçası.

Kesme             : Meşe

Keş                 : Arpa, buğday gibi tahılı eledikten sonra saratın üstünde kalan artık

maddelerdir.

Kımıldamak     :  Kıpırdamak.

Kıpırtı              : Hafif ses.

Kiktik              : Küçük sabun.

Kindel              : Tas

Kirç                 : Dut meyvesinin hamı

Kirkit               : Dokumacılıkta kullanılan bir aygıt

Kirmen            : İp eğirmek için dört çapraz kanatlı tahtadan yapılmış

Kirmen             : Koyun yünü ve keçi kılından ip yapmaya yarayan bir aygıt

Kirmeni            : Bağlı

Kirve               : Sünnet olan çocuğu tutan kişi.

Kolan              : Halat

Kökgüç           : Ucu sivri sopa

Kömbe            : Börek

Kömeç            : Bir bitki

Könçek           : Külot, don

Köre                : Demir alet yapılan yer.

Köryapalak      : Yarasa

Köstek            : Manda ve sığırların hareketlerini kısıtlamak için bir ayağına bağlanan ağırlık.

Göç kelimesi de bazen kös ek kelimesi ile aynı anlamda kullanılır.

Köstü              : Köstebek

Köstü              : Faregillerden bir hayvan

Köşger            : Deri işiyle ugraşan kişi

Köşşek           : Devenin yavrusu.

Köşt                : İskemle

Köynek           : Giysi,atlet

Kuzgun            : Kuzeye bakan soğuk yer.

Küçcürek         : Küçük

Küncü              : Susam.

Künde             : Her gün

Küpmül            : Küncülerin toplanma hali

Küren              : Yaban hayvanları   sürüsü.

Kürü                : Atın yavrusunun ilk günlerindeki adı.

Kürümek         : İleri doğru süpürmek

Küşne              : Burçak

L

Ladır                : İkinci askerlik.

Langır lungur    : Tantanalı, gürültülü.

Langırtı : Boş gürültü.

Lemerme         : Nemlenme

Lepe                : Lapa

Lepeç              : Eziklik

Lığlak              : Aşağı doğru meyilli

Lolamak          : Toprak yerin üzerini silindirle sıkıştırmak

Loo                 : Silindir şeklindeki taş.

Loş                  : Birbirine karıştırılmış yemek, düğün yemeği.

Lök lök            : Büyük büyük, iri iri.

Lök                 : Büyük salyangoz.

Löküs              : Aydınlatma cihazı (lüks).

Lös                  : Hantal

Löstür              : Şişman

M

Maa                 : Uzun ağaç

Maalıta çorbası : Mercimek buğday karışımı çorba. Akşama maalıta çorbası var.

Maara              : Mağara.

Mahrama         : Havlu

Malağma          : Harmanda dövülen sapların tane ve samanlarını ayırmak için yığın haline

getirilmesi.

Malak              : Ayı yavrusu

Malama           : Tortu, çöp.

Malamat olmak: Rezil olmak

Malamat          : Etrafa rahatsızlık verici gürültü.

Malamat          : Rezil

Manca             : Çoban salatası

Mangır             : Para

Mantıfar           : Sarı renkli bir çeşit çiçek.

Mantız             : Bir tür ızgaralı mangal

Maraz              : Hastalık.

Maşat              : Çamaşır mandalı

Matrap            : Sabanda kullanılan küçük sopa

Meke               : Mısır

Meses              : Uzun sopa

Meses              : Sabanla çift sürülürken,hayvanı ürkütmeye yarayan bir sopa

Meta                : Ne kadar.

Mıcık               : Çamur.

Mıdıklı              : Alıngan

Mık                 : Çivi

Mıkla               : Yağda pişmiş yumurta

Mıktar             : Muhtar

Mıraz               : Murat, istek.

Mırık               : Bataklık haline gelmiş çamur.

Mıymıntı           : Elinden iş gelmez adam.

Milek               : Akarsu kenarındaki mil toprağın bulunduğu alan.

Miltan              : Gömlek

Misilli               : Güzel, iyi

Mitil                 : Eskimiş, parçalanmış.

Mitil                 : Parçalanmış bez yığını

Motor              : Traktör

Mottik             : Küçük düz taş

Mucuk             : Küçük sinek.

Mulla               : Molla

Mundar            : Eti yermeyen hayvan.

Muşduluk         : Müjdelik.

N

Nacak             : Balta.

Nakit               : Ne vakit.

Namtı              : Sapsız bıçak

Navtıcın           : Ne yapacaksın.

Navutuyon       : Ne yapıyorsun

Neceez            : Niçin

Necimiş           : Neymiş.

Nedii               : Niçin

Nen söylemek  : Ninni söylemek.

Nenceez          : Çok az.

Nene               : Nine

Ninemeli          : Ne gereği var.

Nedii               : Ne için.

O

Oba                 : El, yabancı yurt.

Ocaklık            : Ateş yakılan yer.

Oha                 : Kabaca uyarma

Okuntu            : Düğüne davet edilirken verilen hediye, davetiye

Omuzlağ          : Omuzda taşınan odun.

Oncaaz mı        : O kadar mı

Ondan kerli      : Ondan sonra.

Ordanarı          : Ordan öyle.

Orklemek        : Bağlamak.

Ota                  : O kadar.

Oval                : Halka.

Ö

Ödü ağca         : Korkak.

Ölgeez             : Ölmek üzere.

Önlüün körü     : Bir tür ilenme, beddua

Örk                 : Çayırda havanın bir bölgeden ayrılmadan yayılması için uzun bir halatın bir

kazıkla hayvan arasına bağlanmasıdır.

Örme               : Genelde büyük baş hayvanları bağlamak için kullanılan bir tür ip

Örsüdü            : Yürüdü.

Örtük               : Kapalı.

Öteberi            : İhtiyaçlar

Öteçe              : Öte taraf

Öteen              : Geçen gün.

Öteyece           : Öteki Taraf

P

Palaz                : Yere serilen kalın çul.

Palaz                : Keklik yavrusu

Palazı çıkmak   : Yere serilmek.

Paldın              : Atların semer veya eyerini vücûduna bağlayan kuşak.

Palıt                 : Palamut

Pampal            : Gelincik çiçeği.

Partutuş olmak: Eli ayağını birbirine dolaşmak

Patısga             : Patiska

Patik                : Çocuk ayakkabısı

Pavkırma         : Yırtıcı hayvan sesi.

Pazen               : Bir çeşit kumaş

Peh                  : Çok güzel.

Pehlil                : Zavallı

Pereden           : Aniden.

Perekente        : Perakende

Peşkir              : Havlu

Pırnat               : Ekin demeti

Pırtı                  : Elbise

Pısacak            : Saklanacak

Pıslan Patır       : Saklambaç

Pıslanıb             : Saklanıp

Pıslanpatır         : Saklanbaç oyunu.

Pısmak             : Saklanmak

Pıtık                 : Ardıç türü

Pin                   : Kümes

Pinnik               : Kümes

Pontil               : Pantolon

Portmak           : Bir delikten geçmek.

Portmak           : Boşanmak

Potuk               : Camuzun (manda) küçük yavrusu

Pur                  : Kuru kil görünümünde verimsiz toprak.

Pus                  : Sis

Pür                  : Yanıcı çam yaprağı topluluğu

Pürçük             : Mısır püskülü

Püsü                : Kedi

R

Re’sen              : Doğrudan doğruya.

Revan              : Yürüyüp gitmek.

Riayet              : Uymak.

Rivayet            : Hikaye ile söylenmiş.

S

Saapsarı           : Çok sarı

Sabı                 : Sübyan çocuk

Sabık               : Acele, çabuk.

Saca                : Üzerinde yemek pişirmek için kullanılan demir alet

Sağantası         : Altı yedi litre süt alabilen ve hayvanlardan süt sağmakta kullanılan madeni kap.

Sakga              : Fasulye, badem çekirdeği, palamut gibi iki parçadan

Sakıldak          : Koyunların sıvı dışkılarının arka bacaklarındaki yünlere yapışarak kuruması sonucu oluşan sarkıtlar.

Salak               : İçerisi kısmen ıslak geniş alan.

Salıg                : İpucu

Samı                : Sabanda kullanılan ve öküzlerin boynuna getirilen kısım

Saprasekil        : Gelişigüzel.

Sarat                : Büyük kalbur.

Sarat                : Büyük gözenekli elek

Sarp                : Çıkılması güç yer.

Satır                 : Bıçak

Satır                 : Helke, kova

Satır                 : İçi kalaylı bakır bakraç, su taşımada kullanılır. 8 litre su alır.

Seen                : Tabak, tepsi

Seğirtmek        : Biraz acele ile koşmak.

Seğmen            : Gelin alayı.

Sehen              : Bakır tabak

Sehep çıkma    : Tanıma

Sehil                : Alçak engin

Selinti               : Nehirden yakalanan odun parçalan.

Selinti               : Selin sürüklediği çöp.

Seyrelmek        : Sık olmamak

Sıklat               : Sıcak

Sıklatsıramak   : Fazla ısı nedeniyle bunalmak.

Sıpa                 : Eşek yavrusu

Sıygal               : Kaygan.

Sıypınmak        : Kıç üstü oturarak bir yerden aşağı kaymak.

Sıypınnak         : Pur topraktan oluşan yamaç.

Sille                 : Tokat

Soğukluk         : Semiz otu

Solan               : Dinlendirilen tarla.

Soyka              : (Argo) Ölü üzerinden çıkan giysi

Sömelek          : Küçük, ufak

Suluk               : Sapı demirden bıçak

Sülemen           : Süleyman

Süllüm              : Merdiven

Sülük               : Salyangoz

Süngüç            : Baş ve işaret parmağının uçları arasındaki uzunluk ölçüsü.

Sürdürgü          : Kamıştan yapılmış düdük.

Sürelge : Sürülen tarla.

Sürgeç             : Bulaşık süngeri

Süük                : Çelenk

Süük                : Toprak evlerin üstündeki çıkıntı

Süven              : Çitler için kullanılan ağaç kazıklar.Dikeç. Çilpintirden yapılan süvenler daha sağlam oluyor.

Süven              : Uzun ağaç

Ş

Şakıldak          :  Değirmen taşının  üzerinde sürtünerek tanelerin düzenli akmasını sağlayan

tahta parçası

Şakül               : Duvar terazisi

Şaplak             : Elin içi ile vurulan tokat.

Şapta               : Hayma yapımında dalları tutmak için kullanılan sundurmalar.

Şarlak              : Çağlayan

Şebeden          : Hoş kokulu, yalnız koklamak için yetiştirilen bir kavun cinsi.

Şehre               : Biçilmiş ekinin yığın şeklinde değil de çember şeklinde istiflenmesi.

Şelek               : Bir kişinin sırtında taşıyacağı kadar, odun, çalı veya biçilmiş ekin yükü.

Şelek               : Yük.

Şeş                  : Datel şeklindeki kadın baş örtüsü

Şif                    : Pamuk çalısında toplamaya hazır hale gelmiş pamuğu içinde barındıran kap.

Şifan                : Yulaf

Şinci                 : Şimdi

Şipidik              : Alkış.

Şire                  : Tatlı

Şişek               : Doğurmamış koyun

Şişek               : Kuzu ile koyun arası dişi koyun Bizim iki şişeğimiz var.

Şivşirmek         : Kışkırtmak.

Şoora              : Şura

Şor                  : Laf

Şorıya Goyuyon: Hazır ediyorsun

Şurdan aarı şööle baktımıdı: Durduğu yerden seyretmek.

T

Tahra               :Küçük çalıları kesmeye yarayan alet

Taka                : Tahta çardak

Taktacı             : Tahtacı

Taman             : Dedim ya. Yaptım ya. Ben sana anahtarı verdim taman.

Taman             : Hani bilirsin ya.

Tamaşa            : Seyir.

Tandır              : Üzerinde çörek pişen yassı taş

Tantana            : Boş laf.

Tapına düşmek: Denk düşmek.

Tapkı               : Sopa.

Tarpadan         : Aniden.

Taşkala            : Dalga geçmek.

Tav                  : Kıvamına gelmek.

Tavatır             : Fek güzel.

Tavlak             : Ceviz.

Tavlar              : Üzerine kapkacak koymak için raflardan oluşan tezgah.

Tavlar              : Mutfakta kap-kacak koymak için yapılmış raflar.

Tavlı                : İyi besili.

Teberik            : Biricik

Teh                  : Çok güzel.

Teke                : Erkek keçi

Tekesek           : Çifleşme zamanı gelmiş keçi. Ne yalanıp duruyorsun tekesek mi oldun?

Tekne/su teknesi: Bir ağaç kütüğünün içi oyularak su kabı olarak kullanılması. Nehirden

suyun hem çabuk ısınmasını önler hem de çamurun dibe çökmesini sağlar.

Teleme             : Keçilerden yeni, sağılmış sütünden yapılan bir tür peynir.

Telis                 : Keten torba

Tengerek          : Yuvarlak.

Tentene            : Gelin adaylarının tığla ördüğü el işleri. Emine bir ayda iki yastıktık tentene

örmüş.

Tergemek        : Bırakmak

Tesbi               : Makigillerden bir bitki

Teselleme         : Misal vermek.

Test                 : Büyük leğen

Teşt                 : Leğen

Tevir                : Çeşit

Tıngırık            : Çinko parçası

Tırıp                 : Çok pek çok

Tırıs                 : Hızlı, süratli.

Tırpan              : Ekin biçmede kullanılan aygıt

Tille                  : Beygire yük sarmak için semerin iki yanına halatla yapılan üzengi.

Tindirik            : Elin orta parmağıyla vurulan fiske

Tingmek           : Fırlamak

Tinkitmek         : Sıçratmak.

Tintirik : Fiske.

Tokaç              : Çul yıkamaya yarayan kalın sopa

Toklu               : Boynuzlu gürbüz koç.

Toklu               : Erkek koyun.

Töde                : Saman yığını

Tuluk               : Tulum halinde çıkarılmış keçi derisinden yapılan su taşıma aracı.

Tummak          : Suya dalmak

Tusbaa             : Kaplumbağa

Tutam              : Hem demet, hem de el genişliği kadar uzunluk ölçüsü olarak kullanılır.

Tük                  : Soğanın başı

U

Ufra                 : Ekmek yaparken hamura kıvam veren un

Umsuluk          : Bunalmak, sıkıntıya girmek.

Unnuk              : Un için ayrılmış buğday.

Urubla             : Çeyrek tas.

Urup                : Dörtte bir.

Uruplağa          : Tahtadan yapılmış 2-3 kg buğday alabilen tahıl ölçü kabı.

Uundu              : Bebeklerin ağlayarak kendinden geçmesi.

Uyluk               : Bacak, bud.

Ü

Üçgül               :Yonca

Üleş                 : Kokmuş hayvan ölüsü

Ülüş                 : Komşulara yemek verme

Ürmek             : Köpek sesi.

Ürtmek            : Mağlup etmek

Ütüzlenmek      : Süslenmek.

Üvez                : Sivrisinek

Üzengilik          : Gelin indirirken geline verilen bahşiş

V

Varışın             : Varınca

Vasayıt            : Binek aracı.

Vayvilim           : Figan, ağıt.

Velvele            : Gürültü.

Verecekli         : Borçlu.

Vıcık vıcık        : Çok sulandırmak.

Vıddırıvızzık     : İşe yaramaz nesne

Vırtgel              : Aynı yerde gidip gelme.

Vıykıraak         : Bağırmak.

Vıykırınca         : Bağırınca

Vızır vızır          : Çarçabuk gelip geçen şey

Vızırtı               : Boş konuşma.

Vızzık              : Sigara izmariti.

Vizzo               : Huylandırmak.

Vurduk, sürdük: Yola koyulduk

Y

Yaalık              : Eşarp

Yaba               : Saman atmaya yarayan kürek

Yadırgı             : Yabancı.

Yağlık              : Ter silmek için kullanılan baş örtüsü, el için kullanılan mendile ise el yağlığı

denir.

Yalak               : Çukur

Yalık                : Eşarp

Yanaz              : Aksi

Yanaz              : Alan dışı, taç.

Yannık             : Deri yayık,tulum

Yanza              : Aksi

Yapık              : Kirli saç

Yarpız              : Naneyi andıran bir ot

Yartnak           : Ağaç Kabuğu

Yasyalbırdak    : Üzerine giyecek bir şeyi kalmamış.

Yasyapıldak     : Bir başına kalmak.

Yavan              :  Yağsız

Yavsı               : Sinek

Yazı                 : Ova, düz alan.

Yazı                 : Tarla ova

Yazlak             : Köyün içinde yazın serin olsun diye çıkılan kısmen yüksek yer.

Yeğni               : Hafif

Yekinmek        : Kalkmak

Yelyepelek       : Telaşlı bir şekilde.

Yemeni            : Altı otomobil lastiği üstü deri olan ayakkabı. Türkiye genelinde kullanılan

eşarp anlamı değil.

Yetmek:           : Olgunlaşmak

Yılgın               : Bıkkın

Yırak               : Uzak

Yiyen               : Yeğen

Yonga              : Odun kesilirken oluşan kırıntı.

Yosa                : Yoksa

Yörep              : Akabe arazi

Yumuş buyurmak: birisinden bir şey yapmasını istemek, buyurmak

Yumuş             : İş

Yunak              : Yıkama yeri

Yüklük             : Yatak konulan yüksekçe raf

Yületmek         : Keskinleştirmek

Yüzeyapışkan   : Bir böcek

Yüzgaç             : Ağaç kabuklarını yüzen işçiler

Z

Zaar                 : Herhalde.

Zaati                : Zaten

Zabit                : Tutanak.

Zahar               :( Zahir) Herhalde, belki.

Zavara             : Un ve bulgur kepeği hayvan yiyeceği.

Zehmeri           : Kara kış soğuğu

Zehre               : Kışlık tahıl

Zelbir               : Ham kurşundan yapılan saçma

Zerzembil         : İçinde tahıl vs. saklandığı karanlık yer

Zıbarmak         : Ölmek.

Zıbın                : Gömlek, bebek giysisi

Zırnık vermemek: hiçbir şey vermemek

Zibil                 : Hayvan gübresi veya çöp yığını

Zikke               : Totrağa çakılan demir kazık

Zillenmek         : Filizlenmek.

Zincer              : Böğürtlrni andıran bikenli bir bitki

Zobu                : Tüstüm , işe yaramaz.(Zobu gibi uzanmış yatıyor.)

Zopur              : İnce ince yağan hafif yağmur.

Zubban            : Bir tür kuş

Zumzuk            : Yumruk


Kategori Sözlüğümüz | Yorum yok »

Bu yazı için yorumlar kapalıdır..